Odessa limaninda karsilasmistim onunla. Önce, güclü yapisi dikkatimi cekti. Bir Kafkasyaliyi andiriyordu. Onu gördügümden beri aklimdan hic cikmadi. Kendisini agzinda bastonun ucu, kara badem gözleriyle bombos bakarak, limanin camurlu sularini saatlerce rihtimin üstünde durup seyrederken görüyordum. Önümden sik gecmeye basladi. Acaba kim olabilir diye onu izlemeye basladim. Sanki, merakimi daha da arttirmak istiyormus gibi bir havasi vardi. Sonunda, modaya uygun yapilmis inca damali giysisi, sanatcilarinkini andiran beyaz sapkasi, bana tanidik gelmeye basladi.
Burada, buharli gemilerin ve makinelerin düdüklerinin, zincir sakirtilarinin, iscilerin bagirislarinin ve bir limanin cildirtici telasinin insanin duygularini yendigi, sinirlerini ve beynini öldürdügü bu limanda, onun varligi tamamen anlasilmaz bir seydi.