Sair yasadigi cagin sahididir. Kendi ic alemindeki istiraplardan daha cok yasadigi cagda, ayni inanc ve
medeniyeti paylastigi insanlarin yasadigi her hadise, saire derinden tesir eder.
Sair, yasadigi cemiyetin siradan bir ferdidir. Cemiyetin düsünceleri, duygulari, acilari, elemleri, kederleri,
neseleri,
istirablari...
sairin
de
birebir
yasadiklaridir.
Sairi cemiyetten farkli kilan, her hadiseye, düsünceye ve duyguya, sair nazariyla bakip onu siirlerine
aksettirebilmesidir.
Sair bu sebeple ayni zamanda konustugu lisanin bir iscisidir. Lisanin bütün imkanlarini sonuna kadar
kullanarak,
cagini
gelecek
caglara
Sair, imaninin, askinin, ilminin, kültürünün, lisana hakimiyetinin ve hassasiyetinin büyüklügü nisbetinde
büyük
sairdir.
Klasik siirimiz de bin yillik medeniyetimizin her türlü güzelliginin ve hayata akseden taraflarinin misralar
arasinda
yer
aldigi
ucsuz
bucaksiz
bir
ummandir.
Elinizdeki Hilalin Hüznü, 20 Ve 21 Asirda Türk Milletinin icinden gectigi bütün manevi, siyasi, iktisad
buhranlarin
sairdeki
akislerinden
Bin yillik medeniyetini terk ederek, yüzünü Batiya ceviren ve bir daha yolunu bulamadigi icin basi
beladan kurtulmayan bu büyük milletin yasadigi acilar, sairin ruhunu da en derinden yaralayan siire
siginmasina
yol
acan
acilardir.
Medeniyetimizin büyüklügü, imanimizin büyüklügü ile ayni mesabededir. Sair klasik Türk Islam
Medeniyetinden devsirebildigi güzelliklerle caginin istirablarini gelecek nesillere aktarma ve ders
cikarmalarina
vesile
olma
gayretindedir.
Islamin bin yildir bayraktari olan bu büyük millet, elbette bir gün insallah aslina rücu edecek ve yine
cihana
adalet
dagitan
devletini
kuracaktir.
Dünyanin adil bir Türk devletine her zamankinden daha cok ihtiyaci oldugu asikardir.
Bin yildir hakim oldugumuz topraklarda yasayan Müslümanlarin dökülen kanini durdurmak vazifesi yine
bu asil milletindir.