Bu kitap bir ailenin öyküsüdür. Anadolunun ortasinda bircok benzerinin bulundugu bir aile. Bazan hayatin kiyisinda kalmis, umutlarini ve gayelerini yitirmeme mücadelesinde zaman zaman hayal kirikligi ve umarsizliga düsmüs, düsmekten kacamamis bir aile. Fakat öyküyü olaganüstü kilan, savas sonrasi Anadolusunda, ustalikli hilekarliklarin hüküm sürdügü sahte bir dünyadan kalabalik ailesini en az hasarla cekip-cikarabilen bir reis ile Arif Cavus onun alisik olunmayan yaratilistaki karisinin, incelikleriyle bazan insanin belkemigini titreten cabalaridir. Sadece tiyatro eserlerine has oldugu düsünülen tragedya unsurlari onlarin hayatlarina sikca konuk oldu ve onlar bunu normal bir hal bellediler. Ölüm onlarin yakasina yapistiginda dahi gidisatlarini saptirmamalari belki bundandir. Kendilerine olan güvenleri ve kav imanlari ile takalarini selametle sahile ulastirdilar. Onlar hayatin hem dehsetini, hem ihtisamini yasadilar. Dünya onlar icin bazan kasirga, deprem, tufan, yangin yeri, bazan da Göksu vadisinde, Meramda agaclar ve güller icinde bir saray oldu.