Antropoloji Bati-disi insan topluluklarini inceleyecek bir bilim olarak kurmustur kendini Batinin payina düsen sosyolojiydi. Buna karsilik Modern dünyanin olusumunda Bati tarihi iyi veya kötü yönde öncelikli öneme sahiptir, dolayisiyla bu tarihin incelenmesi antropolojinin baslica meselelerinden olmalidir, diyen Talal Asad antropolojinin mercegini Batiya ve Batinin tarihine ceviriyor Bu tarihin kavramsal jeolojisinin, günümüzde Bati-disi geleneklerin gelisim ve degisim imkanlari acisindan derin icerimler tasidigi kanaatinde oldugunu belirten ve yöntem olarak Nietzsche ve Foucaultnun soykütügü kavramini kullanan yazar din, ritüel ve kültürel tercüme gibi kavramlari tarihsel bir bakis acisiyla inceliyor; ortacag Hiristiyanliginda dinsel ve yargisal kefaret ve iskence gibi pratikler ile itiraf ve hakikat, disiplin ile tevazu arasinda kurulan iliskiler üzerinde duruyor. Dinsel pratiklerle iktidar arasindaki karmasik iliskileri irdelerken, kutsalin dünyevideki ve dünyevinin kutsaldaki köklerini arastirarak nasil ic ice gecmis olduklarini anlatiyor. Asad, kitabin son bölümlerinde daha yakin zamanli olaylara odaklaniyor, Ortadoguda Körfez Savasi dolayisiyla Müslüman bir toplumda aklin kamusal kullanimi ve elestirinin büründügü bicimleri ve Batida Salman Rushdie olayi dolayisiyla liberalizmin din söylemini inceliyor.