Burhaneddin-i Belh, kücük yasta ailesi ile birlikte Afganistanin Belh sehrinden Anadolu topraklarina göc ederek Osmanlinin son yüzyilinda yasamis, özellikle siir alaninda cok yönlü eserler meydana getirmis bir ediptir. Siiri ruhun gidasi sayan sair, bulundugu her meclisi siirleriyle senlendirmis, etrafindaki insanlar onun bu sairane tabiatina hayran kalarak kendisine, sair-i seyyah lakabini vermislerdir. Dönemin dil ve üslup anlaminda farkli noktalara gelmis olmasina ragmen o Türkcede divan siiri gelenegini sürdürmüs 20. yüzyilin ilk yarisinda Istanbulda Farsca klasik siir geleneginin örneklerini vermistir.Bu calismada Burhaneddin-i Belhnin Ceharbag isimli Farsca rubalerinin metin nesri yapilmis, eserde yer alan 1668 rubanin Türkce cevirisi sunulmustur. Rubaler, konu itibariyle incelenmis ve bunlar üzerinden sairin siir ve duygu dünyasi irdelenmistir. Bu rubailer, sairin beser duygu dünyasi, fikir yapisi ve manevi hayati basliklari altinda incelenmistir. Sairin beseri duygu dünyasinda gurbet, manevi hayatinda ilah ask, düsünce yapisinda da rintlik temalari hakimdir. Gönlü, Peygamber ve Ehl-i beyt sevgisiyle dolu olan sair, dönemin sosyolojik tartismalarindan uzak durarak 20. yüzyilda müslüman aleminin ihtiyaci olan Islam birligini savunmustur.Mehmet Ali Özkanin hazirladigi bu degerli calisma, Nizamiye Akademi Yayinlarinda...