Mary Shelley, Frankensteinda, yaratmanin felakete dönüstügü bir anlati kurgular. Insan saplanti derecesindeki askin bilgi arayisiyla yalnizca bir yaratik degil, ayni zamanda en karanlik dürtülerinin ve arzularinin cisimlesmis bir halini de dogurur. Anlatilan yalnizca gotik bir korku hikayesi degildir; ihtirasin sakincalari, benligin kirilganligi ve insan zihninin yikici gücü üzerine etkili bir düsünümdür. Karsi karsiya kaldigimiz tablonun kendisi, insan ile insan olmayan arasindaki gerilimlerin gün yüzüne cikisidir. Ironi katmanlari ve psikolojik derinligi ile Frankenstein, böylesi bir gerilimle, sinirlarin giderek belirsizlestigi bir dünyada her birimizin icindeki kaotik potansiyel ile yüzlesmeyi zorlar. Mit ve modernitenin ic ice gectigi ve yaraticinin yarattiginin nihai kurbani haline geldigi trajik, tekinsiz ve güclü bir yorum.