Necip, birinin beyi olmak istiyordu. Babasi Peyami Bey de bey statüsünde bir adam sayilmazdi mesela. Islemedigi bir suctan dolayi sadece gururu yüzünden sekiz sene hapis yatmis bir adam kimin beyi olabilirdi ki. Bey dedigin disarida olurdu bir kere. Özgür bir kisrak gibi, tunc bilekli bir efe gibi hayatin icerisinde, her güzel seyin kösesinde olurdu.
Necip hala telefonunun ekranina bakiyor ama ekrani görmüyordu. Kalbi cok hizli carpiyordu nedense. Havadan diye düsündü. Mevsim sürekli degisiyordu. Üc ay, mevsimler icin cok kisa bir süreydi. Iste kimseye sikayet edemeyecegi bir problem daha. Yataginda dogruldu. Keske geri yatabilsem, diye düsündü. O da paraylaydi.
Necip istedigi zaman yatip kalkabilmek, istedigi yerde yatip kalkabilmek, Necip kendi kendisinin efendisi olmak istiyordu. Yazin baska, kisin baska parfüm sikmak, sira sira gömleklerin dizili oldugu bir gardroba sahip olmak, Necip Bey olmak istiyordu
Gölgede kalan kücük kardesler, egosantrik ebeveynler, pahali saatler, inip cikan dijital göstergeler, süper yatlar, single maltlar, damacana ve anksiyete... Modern Robin Hoodlara yer var mi bu hayatta
Bir moto-kuryenin Sultangazinin dar sokaklarindan kripto para dünyasina uzanan yolculugu, bir yandan maddi cikmazlarla dolu hayatin gerceklerini gözler önüne sererken diger yandan varolussal kaygilarin absürd komedisine dönüsüyor Can Bonomo, modern dünyanin basari takintisi, sinif atlama cabasi ve köseyi dönme hayallerini ruh ve sinir hastaliklariyla harmanladigi ilk romani Atesli Silahlar ve Bilardoyla karsinizda...