Bilgelik, Herakleitosun bugüne ulasan sözlerine kulak verecek olursak, yalnizca Tanriya özgüdür. Insanlarin en bilgesi de Tanrinin yaninda ancak bir maymundur. Öyleyse bilgelik sevgisi demek olan felsefe de Tanriyi sevmekten ve ona benzemeye calismaktan baska bir sey degildir. Tanri ise Logostur, yani cokluktaki Bir ya da ortak olandir. Hegelin diliyle, felsefe dünyevi bilgelik degildir; sonsuzun, kendini ortaya koydugu ve acimlanarak gelistirdigi haliyle Tanrinin dogasinin bilgisidir ve Tanri felsefenin tek uygun nesnesidir. Aslina bakilirsa, ilk doga filozoflarinin temel meselesi Birin nasil cok, cogun da nasil Bir olduguydu. Demek oluyor ki felsefe tarihi esasen kendisi bilge olan ve dolayisiyla bilgeligin de ideali olan Tanrinin tarihidir. Hicbir sonlu insan her seyde oldugu gibi bilgelik konusunda da Tanrinin yetkinligine ulasamayacagi icin yapabilecegi tek sey, Tanriyi sevmek ve ona elden geldigince benzemeye calismaktir. Tanriya benzeyebilmenin anahtari ise, Tanri ile insan dogasi arasinda ortak olan, kendisi ezeli olup ezeli olani da kavrama kabiliyetine sahip olan ruhtaakilda saklidir. Cünkü en eski zamanlardan günümüze bircok büyük filozofun aciklikla söyledigi gibi insan akli, tanrisal akildan bir parcadir. Amac bilgelik, yani Tanri sevgisiyse ve en yüksek mutluluk da bilgi ve erdem temelinde Tanriya benzemekse, Nietszchenin Böyle Buyurdu Zerdüstte sikca dile getirdigi üzere, insan asilmali ve üst insana evrilmelidir. Bu yüzdendir ki Tanriya özgü sifatlar, örnegin hicbir seye muhtac olmamak, özgür neden olmak, kendi disindaki varliklara benzememek, kendinin nedeni olmak ve kendini yönetmek özerklik, kendi kendine yetmek, sarsilmazlik, kesin, nesnel, evrensel ve zorunlu bir bicimde bilmek, öz-bilinc, yaratici olmak, tüm zitliklari kendisinde bir kilmak ya da zitliklarin ötesinde olmak ve daha pek cogu felsefe yapan filozoflarin felsefe yapmalarinin gerisindeki nihai amac olarak kendisini gösterir. Bilge Tanrinin insanligin düsünce tarihindeki serüveni ve tanrisal olanin ideal ya da model olarak alinmasi eski Yunanlarla baslamaz elbette. Bilgeligin tarihi tas caginin samanik karakterlerine kadar uzanir. Asirlar boyu edebi ve sanatsal formlarla tasinan panteistik farkliliktacoklukta birlik kimlige sahip bilgelik kadim Yunan filozoflarin elinde logosun, yani akil ve mantigin diliyle ifade bulmus ve rasyonel bir hüviyet kazanmistir.