Insanin zihni onun fikriyatidir; inanci, kisiligi, durusu, yerkürede kapladigi alan, kendisi
Insan zihnini sekillendiren ve onu bir dünya görüsüne sahip kilan unsurlar ise -kusku yok- kavramlardir. Kavramlar ise hayati anlamlandiran temel zihni varliklardir. Insanlar onlari üretir, ambalajlar sonra da hayatin insasi icin piyasaya tedavüle cikarirlar.
Kavramlar zihnin dolayisiyla insanin kutsallaridir; hayati bu kutsallari üzerine bina ederler; tartismalari, savaslari, barislari, sevincleri, öfkeleri hep bu kavramlarla hayat bulur. Kavramlardan yoksun bir zihin üzeri karisik cizgiler ve sekillerle doldurulmus bir yazi tahtasina benzer. Bundandir ki insanlik tarihi bir yönüyle de kavramlarin savaslarinin tarihidir. Peygamberler, Filozoflar, Hükema, Mütefekkirler bu savasta komutan konumundadirlar. Onlarin bütün gayretleri insan hayatini, üzerine bina edecekleri kavramlari üretmek gayesine matuf olmus.
Bugün düsünme ve bilme yolculuguna cikan her mütefekkir adayi öncelikle gecmiste üretilmis olan kavramlarla kendi savasini vermek zorundadir. Bu savasi kazanamayanlarin mütefekkir olmalari hayalden öteye gecmez. Savasi kazananlar ise düsünme ve bilme yolculugunda kendi zihnini insa etmeye, adim adim ilerlemeye devam eder.
Bu calisma, söz konusu yolculugun mütevazi bir girisi olarak kabul edilebilir. Kendi zihnini insa etmek icin atilmis kücük bir adim belki