Messirinin derledigi bu kitap, bilimsel bilginin tarafsiz olmadigina ve Bati merkezli epistemolojik yaklasimlarin hem doga bilimlerinde hem de sosyal bilimlerde ideolojik önyargilar tasidigina dair elestirel bir inceleme sunmaktadir. Kitap, Bati sömürgeciliginin 18. yüzyildan itibaren yalnizca toprak isgaliyle yetinmedigini, ayni zamanda kendi kültürel ve epistemolojik paradigmalarini da sömürge toplumlarina dayattigini; Batinin bilgi üretiminin yalnizca Doguyu tanimlamakla kalmayip, ayni zamanda onu yeniden sekillendirdigini ve Batinin hizmetine sundugunu anlatmaktadir.
Kitabin temel iddiasi, bilimsel bilginin her zaman tarafsiz ya da evrensel olmadigidir. Batinin aydinlanma felsefesinden türeyen modern bilim anlayisi, özünde bir dünya görüsüne dayanmakta ve bu dünya görüsü Batinin tarihsel, kültürel ve ideolojik perspektiflerini yansitmaktadir. Bu durum, özellikle sosyal bilimlerde daha belirgin olmakla birlikte, doga bilimlerinde de göz ardi edilemez bir gercektir. Ilerleme, gelisme ve rasyonellik gibi kavramlarin Batinin modernlesme anlayisini yansittigi vurgulanmaktadir. Yeni olanin eskiye göre daha üstün oldugu ön kabulü, Bati epistemolojisinin dayattigi apriori bir yargidir. Bu kavramsal araclar masum degildir; cünkü Batinin kültürel emperyalizmi, bu kavramlar araciligiyla arastirmacinin düsünsel özgürlügünü kisitlamakta ve onu yalnizca Batinin sundugu paradigmalar icinde hareket etmeye zorlamaktadir.
Bu kitap, Batinin bilimsel bilgi üzerindeki hegemonyasini elestiren ve bilgi üretiminde kültürel ve ideolojik önyargilari ortaya cikaran önemli bir eserdir. Kitap, özellikle Müslüman bilim insanlari icin bu önyargilarin farkinda olmanin ve kendi dünya görüsüne uygun bir epistemoloji gelistirmenin zorunlulugunu vurgulamaktadir. Sikayet üslubundan kurtulmaya, tespit, analiz ve cözüm düzeyinde degerlendirmeler yapmaya talip olanlar icin bu eser bir baslangic noktasi olabilir.