Pastoral bir tablonun uzak bir kösesinde bulunan Yakacik Sanatoryumunda, okuru acinin icine cekmeden, yasamak kaygisiyla yazilan mektuplar...
Cocuk, cebinden cikardigi mendille gözlerini kuruladi
Sabahlari iyi, hem cok iyi Ama bu saatler yok mu Bu saatler cok fena
Ertesi gün gelen bir cenaze otomobili, hasta arkadasimin bir tek ciliz celenkle süslenmis tabutunu, köyün mezarligina götürdü.
Mahmut Yesari, Yakacik ve civarini öykülerin icinde essiz tablolar halinde önümüze serer. Dingin bir yürüyüste okurunu da yanina alir. Bir yandan köylüyü, kahveciyi yazarken, bir yandan da sanatoryumda yatan kücük bir cocugun bekleyisini bir Aksam Garipligi icinde fevkalade yalin, fevkalade dokunakli sekilde aktarir.
Yakacik Mektuplarinda Yesarinin bir baskasini tanima cabasini, insani ve onun gecmisini ele alisini görürüz. Hasta Arkadasim öyküsünde hayalleri cigerlerindeki cicekler gibi solan ve belki hali, diger koguslarda yatan hastalarin ahvaline dair bir isaret olan genc kizla tanistirir bizi.
Eger baharda, yazin, yolunuz Yakacika düserse, kir ciceklerinden olsun, ehemmiyeti yok, bir demet cicegi köyün mezarligina atiniz. O cicekler, hasta arkadasimi bulacaktir.