Bir müddet sonra anladim ki kaptan, gözlerini diktigi sonsuz maviye, takildigi kelimeleri bir bir düsürdü. Ayriliklarini düsürdü, her aksam yatmadan önce öptügü cerceveyi düsürdü, kavusma arzularini düsürdü. O düsürdükce ben sustum. Bir vakit sonra emin oldum ki, kaptanin gözlerini sonsuz maviye diktigi yerde zaman durdu.
Osman Onur Simsek, ilk romaninda inceliklerle yasamaya calisirken aldigi her yarayla yalnizlasan, kalabalik beklentilerin gürültüsü arasinda suskunlasan; sözcüklerin hic olmadigi kadar soyut, sifatlarin hic olmadigi kadar yakisiksiz, zamirlerin hic olmadigi kadar vefasiz oldugu anlarin izlerini tasiyan genc bir adamin karar masasina oturtuyor bizleri.
Kendisi bir olup ücle toplandiginda bes etmeyi arzulayan, ya bir olduguna, ya ücten umut bulduguna, ya da besi arzuladigina söver.
Ustaca isledigi kurguda, hayallerin arasinda kaybolan okura bir cikis yolu göstermek söyle dursun, onu kahramaniyla birlikte daha da derinlere gömmek icin en agir kelimeleri ayaklarina bagliyor.
Sanirlardi Ki O, bir ilk romandan cok daha fazlasi. Belki bir arapsaci, belki de okuru bekleyen muhtesem bir sorgu masasi.